-
1 доставлять удовольствие
zevk vermek -
2 удовольствие
zevk* * *сиспы́тывать удово́льствие от чего-л. — bir şeyden / bir şey yapmaktan zevk / haz duymak
получа́ть удово́льствие от чего-л. — bir şeyden / bir şey yapmaktan zevk almak
доставля́ть удово́льствие кому-л. — zevk vermek
мы не наме́рены доставля́ть ему́ тако́е удово́льствие — ирон. ona bu keyfi vermek niyetinde değiliz
э́то не даёт никако́го удово́льствия — bunun hiç tadı / zevki olmuyor
он ло́вит ры́бу ра́ди удово́льствия — zevk için balık tutar
с удово́льствием — memnuniyetle, zevkle, seve seve, başımla beraber
он рабо́тал с удово́льствием — (işinden) zevk alarak çalışıyordu
он рабо́тал без (вся́кого) удово́льствия — zevk alarak çalışmıyordu
2) ( развлечение) eğlence -
3 доставлять
ulaştırmak,teslim etmek,dağıtmak* * *несов.; сов. - доста́вить1) ulaştırmak; teslim etmek; dağıtmakдоставля́ть пи́сьма и газе́ты — mektup ve gazete dağıtmak
он доста́вил вам письмо́? — mektubu size teslim etti mi?
доставля́ть гру́зы морски́м путём — yükleri deniz yoluyla ulaştırmak
тебя́ доста́вят туда́ на маши́не — seni oraya arabayla götürecekler
2) vermekдоставля́ть ра́дость и весе́лье — sevinç ve neşe vermek
доставля́ть огорче́ние — üzüntü vermek
доставля́ть беспоко́йство кому-л. — birini tedirgin etmek
фильм доста́вил нам большо́е удово́льствие — film bize büyük bir zevk verdi
-
4 без
-siz,-sız; -madan,-meden; - meksizin; yokken; kala (saat için)* * *1) ...siz;...madan,...maksızınбез де́нег — parasız
без спе́шки — acele etmeden / edilmeksizin
без тебя́ (в твое отсутствие) — sen yokken
без тебя́ он ничто́! — sensiz bir hiçtir o!
без поте́ри в зарпла́те — ücret kaybı olmaksızın
то́лько без обма́на! — aldatmaca yok ama!
без вмеша́тельства извне́ — dışarıdan bir müdahale olmaksızın
он был без пиджака́ — üstünde ceket yoktu
она́ была́ без созна́ния — kadın baygındı / bayılmıştı
они́ без труда́ пойму́т э́то — bunu anlamakta güçlük çekmeyecekler
об э́том нельзя́ говори́ть без гне́ва — insan öfke duymadan bundan söz edemez
статья́ без по́дписи — imzasız yazı
о́бщество без бу́дущего — geleceği olmayan bir toplum
оста́вить что-л. без отве́та — cevapsız bırakmak
оста́ться без рабо́ты — işsiz kalmak
встре́тить что-л. без восто́рга — coşku ile karşılamamak
рабо́тать без удово́льствия — zevk alarak çalışmamak
переводи́ть без словаря́ — elinde sözlük olmadan çevirmek
провести́ ночь без сна — geceyi uykusuz geçirmek
боро́ться за жизнь без эксплуата́ции и угнете́ния — baskı ve sömürüden arınmış bir yaşam için savaşım vermek
2) ( при обозначении часа) var; kala(сейча́с) без пяти́ три — üçe beş var
приходи́ без че́тверти пять — beşe çeyrek kala gel
••без сомне́ния — kuşkusuz
(хотя́ и) не без труда́ — zahmetle de olsa
я возража́л не без причи́ны — itiraz etmem sebepsiz değildi
См. также в других словарях:
vadetmek — e, der, Ar. vaˁd + T. etmek 1) Bir işi yerine getireceğine söz vermek Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk ın, / Kim bilir, belki yarın belki yarından da yakın. M. A. Ersoy 2) nsz Davranışıyla, tutumuyla bir işi yapacağı duygusunu uyandırmak,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ders — is., Ar. ders 1) Öğretmenin öğrenciye belirli bir sürede verdiği bilgi Mektepten kaçmıyor, bazı derslerden zevk alıp saatlerce çalıştığım oluyordu. S. F. Abasıyanık 2) Bu bilgi aktarımı için ayrılan süre Dersin bitmesine beş dakika var. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
haz — is., zzı, Ar. ḥaẓẓ 1) Hoşa giden duygulanma, hoşlanma, zevk 2) fel. Bir şeyden duyusal veya manevi sevinç duyma 3) müz. Ezgi 4) ruh b. Sürdürülmesi istenen ılımlı ve doygunluk veren coşku Ömrünün en öfkeli veya buhranlı anlarında bile yaşamak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
keyif — is., yfi, Ar. keyf 1) Vücut esenliği, sağlık Keyfiniz nasıl? 2) Canlılık, tasasızlık, iç rahatlığı Bu keyif ne kadar sürerdi? Tahminime göre beş on dakikadan fazla sürmezdi. Y. K. Karaosmanoğlu 3) Rahat, huzur, afiyet 4) İstek, heves, zevk Ağır… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tat — 1. is., hlk. Dilsiz 2. is., dı 1) Bazı cisimlerin tat alma organı üstünde bıraktığı duyum Nem elbisenize işlemiştir, yaşlığında deniz suyunun tuzlu tadı ve yapışkanlığı duyuluyor. R. H. Karay 2) Tatlılık 3) mec. Hoşa giden durum, lezzet, zevk… … Çağatay Osmanlı Sözlük
zevkiselim — is., esk., Ar. ẕevḳ + selīm En yüksek zevk Şehrin zevkiselimi mevzubahis olunca bu hususta bir karar vermek hakkı belediye meclisine aittir. H. Taner Birleşik Sözler zevkiselim sahibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
ZÜHD — Dünyaya rağbet etmemek. Nefsâni zevk ve arzudan kendini çekerek ibâdete vermek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük